Güncel Başlıklar:

Sessizliğin Sesi - Şiir

Unknown 4 Şubat 2014 Salı 05:40

Sessizliğin Sesi Romanından  

Sessizliğin sesi de hayatımın sayısız seslerinden biridir. Ne zaman söz, atalara, Laliş ve Yezidilere gelse, şimdi olduğu gibi yüzümdeki kılıç yarası sızlamaya başlar, nefesimi kesen bir sıcaklık yayılır vücuduma, sesim kesilir ve sessizliğin sesi bütün seslere baskın gelir, hepsini boğar.

Sessizliğin sesi duyulmaz, hissedilir; kulaklar değil, ruh ve yürek duyar onu. Çünkü sessizliğin sesi, Osmanlı kılıcı, gözlerini kan bürümüşlerin kılıç darbeleri ve mazlumların kanından müteşekkildir.

Kör gözüm sızlıyor
Yüzümü ölümün suretine çeviren keskin kılıç yarası acıyor.
Artık dayanamayan koca bedenim, dün ve bugünün yaralarının sızısıyla titriyor.
Yorgun hafızam sesimi kesiyor ve beni alıp götürüyor.
Dinlenmek, su içmek, kuru üzüm yemek ve sigara sarmak bahanesiyle susuyorum ve gidiyorum o keskin kılıç gününe, atalarımın yurdunda günlerden bir gün olan o ölüm gününe.
Utancın ve hüznün sesi olan sessizlik, artık bütün seslere egemen.
İstiyorsanız, eğer siz sessizliğin sesini duyma hünerine sahipseniz, buyrun sessizliğin sesine, artık tek egemen ses olan o sese.

Ses.
Musibetlerle dolu gece yarılarına ait bir baykuşun sesi.
Sabah vakitlerine ait bir horozun uğurlu sesi.
Kaza ve belalarla dolu bozkırlara ait bir çakalın sesi.
Ve bir annenin sesi, sütü ve kucağı sıcak bir annenin.

Renk.
Ataların yurdunun aydınlık rengi.
Şengal dağlarının koyu karanlık rengi.
Yezidi köylerinin yeşil bahar rengi.
Ve bir annenin apak teni, sevgi ve şefkat dolu bir annenin.

Koku.
Yeni uyanmış kırmızı toprağın kokusu.
Yeni açan reyhan, çiğdem, nergis ve gül tomurcuğunun kokusu.
Beyaz badem çiçeklerinin kokusu.
Ve şefkatli bir annenin kokusu, merhametli ve güzel bir annenin.

Sadece bahar yeşilliğinin yumuşak kokusu ve günün ilk ışıkları.
Sadece huzurlu dünya ve aydınlık seher vakti.
Çiçek, dal, yaprak, ağaç, meyve, mahlukat.
Kuş yavruları, ötüşü civcivlerin.
Su, akışı suyun.
Pirüpaklık, berraklık, yumuşaklık, sabahın ilk uyanışı.
Köpek, tazı, köy ve köylülerin sayısız nöbetçileri.
Kedi, eşek, buzağı, at, kısrak, sıpa, koyun, keçi, oğlak,
Horoz, tavuk, köy ve köylülerin ebedi vefalıları.
Sadece köyün renkli hayatı, hayatın basit arzuları,
Sadece sade bir hayat ve bu hayatın sade arzuları.

Ancak ses; korku dolu, berbat sesler,
Önce köpekler, havlayarak,
Sonra kuşlar, cıvıldaşarak,
Sonra eşek, at, kısraklar, anırarak, kişneyerek,
Sonra insanlar, haykırarak, korkarak,
Sonra anneler, inleyerek, iç çekerek,
Sonra çocuklar hıçkırarak, ağlayarak.

Ancak ses; korku dolu, berbat sesler;
Uzak sesler, bir depremin sesi gibi,
Atların toynak ve nal sesleri, bir çığ gibi,
Atlıların sesleri, gök gürlemesi gibi,
Sonra kılıç ustalarının sesi, kıyamet sesi gibi:
Allah, Allah, Allah...
Allah, Allah, Allah...



Mehmed Uzun (d.1953, Siverek)
“Dicle’nin Sesi” adlı romandan
Çeviren: Muhsin Kızılkaya